Türkiye’nin yıllara göre ihracat rakamları (milyar. $)
1998 – 26.974
1999 – 26.587
2000 – 27.775
2001 – 31.334
2002 – 36.059
2003 – 47.253
2004 – 63.167
2005 – 73.476
2006 – 85.535
2007 – 107.272
2008 – 132.027
Türkiye’nin yıllara göre ithalat rakamları (milyar. $)
1998 – 45.921
1999 – 40.671
2000 – 54.503
2001 – 41.399
2002 – 51.554
2003 – 69.340
2004 – 97.540
2005 – 116.774
2006 – 139.576
2007 – 170.063
2008 – 201.964
Efendim diyorlardı ki, “ihracatımız 100 milyar $’ı aştı. Rekor kırdık. Peki ya ithalat? Yukarıda görüldüğü üzere ithalatımızda rekor kırmış,170 milyar $. Sonra bir rekor daha, ihracat 130 milyar $, ithalat 200 milyar $. Bizi iyi uyutmuşlar ey halkım. 70 milyar $ açık, cebimizden giden. Cebinde parası olan 70 milyar $’ı yabancıya verdi. Ya olmayan? Gitti bankadan kredi çekti, kredi kartı kullandı, borçlandı. Türkiye olarak Rusya’ya 1000 TL’lik domates satmışız, sonra gidip Kore’den 1700 TL’ye LCD televizyon almışız. Otomobil toplamışız fabrikalarda motorları, İtalya’dan, Fransa’dan gelmiş. Yabancıya amelelik yapmışız. Bu rakamlar tam tersi olmalıydı. Olmalıydı ki, işte o zaman çıkıp övünelim 170 TL’lik ihracat 100 TL’lik ithalat yaptık diye.
Türkiye’nin yıllara göre dış borcu, toplam (milyar. $)
1998 – 96.351
1999 – 103.123
2000 – 118.601
2001 – 113.591
2002 – 129.523
2003 – 144.093
2004 – 160.980
2005 – 169.731
2006 – 207.593
2007 – 249.385
2008 – 277.669
Türkiye’nin yıllara göre dış borcu, merkezi yönetim (milyar. $)
1998 – 35.466
1999 – 37.411
2000 – 43.186
2001 – 40.960
2002 – 58.854
2003 – 65.161
2004 – 70.114
2005 – 65.921
2006 – 67.854
2007 – 68.812
2008 – 72.361
Türkiye’nin yıllara göre dış borcu, merkez bankası (milyar. $)
1998 – 12.985
1999 – 11.005
2000 – 14.089
2001 – 24.350
2002 – 22.002
2003 – 24.373
2004 – 21.409
2005 – 15.425
2006 – 15.678
2007 – 15.801
2008 – 14.066
Türkiye’nin yıllara göre dış borcu, bankacılık sektörü (milyar. $)
1998 – 16.700
1999 – 19.570
2000 – 23.161
2001 – 12.703
2002 – 10.350
2003 – 13.590
2004 – 20.983
2005 – 30.954
2006 – 44.112
2007 – 49.892
2008 – 55.399
Türkiye’nin yıllara göre iç borcu (milyar. TL)
2000 – 36.420
2001 – 122.157
2002 – 149.869
2003 – 194.386
2004 – 224.483
2005 – 244.782
2006 – 251.470
2007 – 255.310
2008 – 274.827
Efendim diyorlardı ki, “kamu net borç stoku, gayri safi milli hasılanın bilmem kaçına ulaştı. Milli gelir bilmem kaç bin TL’ye ulaştı, biz yaptık”. Aferin size! Yukarıdaki rakamlarda aşağı doğru giden tek bir borç var, o da merkez bankasının borçları. Hem devlet, hem özel sektör borçları yıldan yıla arttırmış. Devletin dış borç artışı, özel sektörün dış borç artışından aşağıda olduğu için oran olarak devletin dış borçları düşük görünüyor. Mesele bundan ibaret. Bu arada devletin iç borçlarının yıldan yıla arttığını gözden kaçırmayalım. Bankalarımızda aynı şekilde dış borçlarını arttırmışlar. Peki ya özelleştirmeler? Devletin satılmadık kuruluşu kalmadı. Oradan gelen gelirler nereye gitti? Temel ihtiyaçlardan (akaryakıt, doğalgaz, vb) alınan %500-600’lük vergiler nereye gitti? Türlü çeşit vergilerle milletten toplanan paralar nereye gitti? Biz son 10 yıldır borçlanmaktan başka ne yapmışız Allah aşkına, soruyorum herkese?
2010/02 merkezi yönetim toplam borcu 452,7 milyar TL
2010/02 merkezi yönetim dış borcu 113.2 milyar TL
2010/02 merkezi yönetim iç borcu 339.4 milyar TL
İç borç oranı %75, dış borç oranı %25.
Evet, işte önümüzdeki son tablo. Devletin borcu 450 milyar TL. Buna özel sektörün borcu dahil değil, söyleyeyim. Onu da koyarsak durum korkutucu boyutlara ulaşacak. Bütün bu borca karşılık devletin tek gelir kalemi, vergi. Yani ülkemizin zengin kaynakları yok. Bu iş nereye kadar gider bilinmez. Ama zor günler bizi bekliyor.
Merkezi yönetim (kamu) dış borç ve faiz ödemeleri.
2010 – 7.560 ana para, 3.917 faiz, toplam 10 milyar 973 milyon $
2011 – 6.816 ana para, 3.532 faiz, toplam 10 milyar 347 milyon $
2012 – 6.626 ana para, 3.193 faiz, toplam 9 milyar 818 milyon $
2013 – toplam 7 milyar 315 milyon $
2014 – toplam 7 milyar 724 milyon $
2015 – 4.180 ana para, 2.277 faiz, toplam 6 milyar 458 milyon $
2016 ve sonraki yıllarda, 35.870 ana para, 16.946 faiz, toplam 54milyar 816 milyon $
Ne demiştik? Zor günler! Yukarıda zor geçecek olan gelecek yıllarımızın göstergesi duruyor. Her yıl ödenecek olan faiz miktarlarına dikkatinizi çekmek isterim. Faize gidecek olan bu paralar bizim cebimizden çıkacak. Kısaca gelecek yıllarımız, bu günümüzden farklı olmayacak. Vatandaş alçak sürünmeye devam edecek.
Türkiye SGK açıkları
1990 – 1 milyon 399 bin TL fazla
1991 – 128 bin TL fazla
1992 – 2 milyon 556 bin TL açık
1993 – 19 milyon 399 bin TL açık
1999 – 1 milyar 111 milyon TL açık
2000 – 2 milyar 400 milyon TL açık
2001 – 1 milyar 108 milyon TL açık
2002 – 2 milyar 386 milyon TL açık
2003 – 4 milyar 808 milyon TL açık
2005 – 7 milyar 411 milyon TL açık
2008 – 25 milyar 900 milyon TL açık
2009 – 30 milyar 955 milyon TL açık
2010 – 31 milyar 776 milyon TL açık
Gelelim sosyal güvenlik kurumu yani SGK’nın açıklarına. Böyle bir kurum nasıl açık verir, anlamak zor doğrusu. Sizce 30 milyara dayanmış bu açık kapanır mı, yoksa yukarıya doğru gider mi?
Haberleri izleyenler bilir. Vergi barışı adı altından gizli bir zenginimiz 7.1 milyar TL beyanda bulundu. Türkiye’nin en zengin adamı oldu. Herkes merak ediyor tabi haliyle, “bu para nasıl kazanıldı” diye? Yukarıdaki rakamlar bize gösteriyor ki, ülkemde yolsuzluklar hız kaybetmeden devam ediyor. Azınlıkların sefahati, vatandaşın sefaleti devam ediyor. Ve bu gelecekte de böyle olacak.
Siyasiler milleti, demokratik açılım, anayasaya paketleriyle uyutmaya devam ediyorlar. İşsizlik rakamları aldı başını gitti. Millet borç içinde yüzüyor. Kobiler battı, batacak. Başbakan işsizliği “iç tehdit” olarak algılamaya başladı. Çünkü o, her şeyin farkında. Millet isyana kalktığında “cici polisler” onları coplayıp, yüzlerine biber gazı sıkacaklar. Bilmem kaç bin tane daha polis alınacakmış yine.
Birileri (hem yabancılar, hem de kendi insanımız) bu milleti çok fena soyuyor ve Devlet bu soygunu önlemek adına hiçbir şey yapmıyor. Çünkü kendiside milleti soyuyor.
Çözüm ne? Çözüm milletin kendisinde. Millet kendini devletten, banklardan ve büyük şirketlerden korumalı. Bunun içinde birlik olmalı. Millet önce çevresini kurtaracak, sonrada devletini. Eğer milletim, çevresine karşı ve devletine karşı duyarsız kalmaya devam ederse sefil bir hayat sürdürmeye de devam edecek.
Herkes elini taşın altına koymalı. Taşrada, en küçük kasabada bile sivil toplum kuruluşları yolsuzluğa batmış durumda. Ne esnaf odası, ne ziraat odası, ne kooperatifler, ne dernekler toplumun çıkarı için çalışıyor. Hatta köylerde muhtarlar bile yolsuzluğa batmış durumda. Ey milletim, çevrenize karşı duyarlı olun.
Ülkemin düze çıkmasının en etkin yolu da üretmekten geçiyor. Anadolu’nun her yerinden girişimciler Dünya’ya açılmalı. Üretmeliyiz. İhracatımızı arttırmalıyız. Bugün ekonomimiz batı devletlerinin de dahil olduğu üçkağıt ekonomisine dayalı biçimde işliyor. Üretime ve ihracata dayalı olmayan bir ekonomi batmaya mahkumdur. Ve her yıl milyarlarca $ dış borç ödeyecek bir Türkiye hiçbir konuda kalkınamaz.